2 Ağustos 2010 Pazartesi

Sahaflık mesleği ile yıllarını tüketenlere soruyoruz, kitaptaki sır nedir diye; Sayın Halil Bingöl ile söyleşi, 4. bölüm; On altıncı yazı

Kitap insan bağlantısı, bugün de söylenemeyecek gizlerle karşımıza çıkar ve keşif masasında konu olur.

Kitap neden bu denli şaşırtıcı etki yapar? Kağıt üzerinde çizgilerden, yuvarlak ya da köşeli simgelerden, adına harf denilen görüntülerin biçemleri mi bu etkiyi veriyor? Yoksa alt alta yazılmış tümceler mi? Her tümce, içinde taşıdığı anlam ile doğuma hazırlanan canlı gibidir. Gök yüzünde elle ulaşılamayan sayısız yıldızın yaydığı ışıkdaki gizem gibi merak uyandırır kitapdaki harfler, okuma bilmeyenler için.

Değerli izleyici,

Okumayı bilmeyen, okuduğunu anlamayan için kitap bir 'muamma' olur. Burdan başlar giz! Anlaşılmayan tümce, açılmayan kapı olur. Kırarak içeri girmek de vardır o kapıyı fakat kırıldığında kapı diye bir şey kalmaz ortada.

Oysa çok kolaydır! Kitap bir nedenle elinize geldiğinde, açılmayı bekler. Sırlar kitabın açık sayfadır. Pek çok kitap yıllarca açılmayı bekler, içe dönük insanlar gibi suskun bekleyen kitaplar vardır. Sabırla okurunu bekleyen kitaplardan talihli olanları eline alan ve onların dilinden anlayan kitap Sayın Halil Bingöl ile söyleşinin sonuna geldik.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, Stockholm 2 Ağustos 2010 Tekin; Halil Bey, peki nasıl bir sır söylenmeyecek şeyler mi?
Halil; Tekin Ağabey, fazla da açıklanacak şeyler değil, meslek sırlarıdır bunun okulu yoktur bunun için 15 yllık bir çıraklık devresi 10 yıllık bir kalfalık devresi olmak üzere 25 yıllık bir süreç içinde bu, olgunlaşmaya başlıyorsunuz. Tabii ki kitabı aşk derecesinde sevmek de var bu ayrı bir şey.
T; Evet bu apayrı bir şey.
H; Aşk! Kağıt kokusunu da ileri geçiyor bu..
T; Aşk... Nasıl?
H; Aşk! Kitap aşkı, ilerki devresi o biraz kötü oluyor, şöyle ki, sen kitaba tamamiyle bağlanıp satamıyorsun o kitabı.
T; Bir de satamıyorsun!
H; Evet o felaket bir durum! Burda bir arkadaşımız öyle, öyle bir durumda, satamıyor hiç bir tanesini, kıyamıyor, bunlar benim yavrularım diyor. Ben bunları satarsam ya hoyrat bir ele geçerse diyor. Ya bunu hırpalarsa diyor, yani onun çocuğu gibi muhafaza ediyor.
T; Siz daha o aşamada değil misiniz?
H; Ben o dönemde değilim! Olmak da istemem yani.
T; Peki kitabı nasıl algılayalım? Kitabı algılamada diyorsunuz ki tutku, aşk var ve bu aşkın kademeleri var...
H; Şimdi siz kitaba ne kadar yaklaşırsanız, ne kadar yapışırsanız onlar birer canlıdır. Her sayfasının bir özelliği var, bir canı var. Ordaki kitabın bakımı yapılmazsa ilerki senelerde üzerinde lekeler oluşur asit lekeleri.
T; Kitap sayfalarında gözle görülür mü, canlı mıdır bu?
H; Evet, canlıdır bu, yürüyor yani. Evet. Çok çok ilerki durumda kırılmaya başlar kağıt. Kırılır resmen kırılır böyle, elinize alırsınız kırt diye kırılır böyle gevrek hale gelir, kitap kendi kendine yanar, alevli değil, için için yanar, asidi onu yakar bitirir. Mahveder! Onun için o kitabı ayda bir, onbeşde bir açarsanız, havalandırırsanız, oksijenle temasa getirirseniz bu yangınını bir nebze olsun söndürürsünüz.
T; Bu kesin gerekiyor mu?
H; Kesin gerekiyor!
T;Yüzlerce kitabınız var, bunu nasıl yapacaksınız?
H;Onu artık, o el alışkanlığı, tek tek onlarla ilgilenmeniz lazım, bakımını yapacaksınız, tozunu alacaksınız, o zaman o kitapalar dile geliyor, ondan sonra onlar sizlen hercümerc oluyor ve sizlen konuşmaya başlıyorlar.
T; Halil Bey kitapların size ulaşması.. bir yerden telefon mu ediyorlar size.. şöyle 'bir kitaplık dolu kitap,' diye..
H; Şimdi çağırırlar, telefon ederler, veyahut da tanıdık eş dost vasıtasıyla, gider bakarız kitaplığa..
T; Nasıl oluyor o insan ölmüşmü oluyor, o kitaplar nasıl..
H; Evet! Kitapların bize gelme konusuna geçiyoruz. Şahsın ölmesiyle bir! Özellikle erkekler kitap tutkunu olur, bayanlar pek kitabı sevmezler, toz tuttuğu için, işte fazla ilgi çektiği için, eşi tarafından ihmal edildiğini zannettiği için kitaba bayağı düşmanımsı bakarlar, eş öldüğü zaman ilk evvel emirde satılacak şey kitaptır ilk.
T; İlk önce kitap mı çıkar evden?
H; Bu hiç değişmez! Hatta gideriz deriz bakarız ederiz işte muhteşem kütüphane, kadın.. çok oldu böyle.. Alın bunları götürün kardeşim, görmeyim,' diye. Ee ne ödeyeceğiz? Para mara yok.. para istemiyor, düşünebiliyor musunuz? Böyle çok oldu! Bu şekilde geliyor. İkincisi, bizi de çağırmıyorlar, kapıdan geçen hurdacıya, kağıtçıya veriyorlar, onlar tekrar getirip bize satıyorlar. Üçüncüsü çöpe atıyorlar, bildiğiniz çöpe atıyorlar, kapıcıya veriyorlar, at diyorlar bunu, kapıcı çöpe atıyor veya tanıdığı gelen hurdacı varsa ona satıyor gene ordan bize geliyor. Veyahutta perakende diyelim ki paraya ihtiyacı oluyor, kütüphanesinin bir bölümünü koyuyor torbalara geitiriyor burda satıyor bize.. bu şekide geliyor kitaplar veyahutta biz ihalelere giriyoruz, ihalelere gidiyoruz alıyoruz, evet.
T; Halil bey, kitapla böyle başladık sonuna geldik, kitabın geleceği var mı, sahafın geleceği var mı?
H; Dünya durdukça, yazı kağıt kalem ortadan kalkmadıkça allahın emri bitmez ve bu kitap işi de bitmez, devam eder, dünya durdukça devam edecektir.

Aralık 2009, İstanbul, Beyoğlu, Galatasaray.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder