"Birkaç gün insan sesi işitmeyen kitaplarda başlayan hüzün, ne eksik ne fazla, bu hüznün yarattığı acılı titreşimlerle yoğunlaşan bir durum bu. Annem ve babam, öğretilerini bana şöyle betimlediler. 'Oğlum; Kitaplarla ilişki, insanlarla ilişkiye benzer,' dediler.
"Kitap dolu odaların, insanlara küserek içlerine doğru kapandıklarını, o uğultulu depremsi geceden sonra biliyorum artık. Benim alın yazım da bu! Son nefesime dek, bu rafları aynı boy kitaplarla dolu odalarda yaşamak yazgımmış." (*)
Değerli izleyici,
Elyazmaları adlı öykü sürüyor. 'Kars Platosu Öyküleri’nin ilk fragmanları Kültür Senatosu konukluğu dönemime (Berlin 1991) rastlar,' diye iki önceki sunumda yazdım.
"Berlin seni beklerken sonbahar geldi. ne yana bakılsa görülebilir ebruli kızıllıklarla, turuncu, mor geçişli güzün uyumu yapraklara serpilmeden önce Berlin e gelmek isterdin. Kanallara sis inerken kar yumuşaklığını severdin sevmesine ya, ağaçların yeşil yaprakları, dikenli hırçın rüzgarlarla savrulmadan öncesini de severdin," betimiyle açılan "Söylence Berlin" adlı romanımı yazdığım günlerdi.
'Elyazmaları' adlı öyküde olduğu gibi insan kokusu alamayan kitapların göçmen kuşlar gibi farklı iklimlerde kitap koloniler kurarak insan oğlundan uzaklaştıkları söylencesini, o günlerde yaşadığım bir düşte öğrendim.
Dün, bir aşağıda söyledim; Kitap neden bu denli şaşırtıcı etki yapar? Söz yazıya dönüştükten sonra ortaya çıkan teknik bilgi, yazılım öğrenimi; dönemine göre seçkin bir kast sistemine dönüştü. Yazmayı bilenlerle bilemeyenler arasında beliren fark, bilmeyenler için ulaşılmaz bir muamma, bilmeyenlere karşı bir gizlilik örtüsü gibi yerleşti insan zihnine. Yazı bilen bilmeyen ayrımı sonra gelir.
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, Stockholm 3 Ağustos 2010"Sipariş verilecek kitapların seçilmesi ve kitap pazarına gelen bezirganlara bu listelerin sunulması annemle babamın işlerinin arasındaydı. Bazı bezirganlar, editörlerini yanlarında getirirdi o günlerde. Annem, babam daha çok bu tür editörlerle görüşür ve konuşurlardı.
"Bir yıl, bazen birkaç yıl sonrası için verilen siparişlerin zamanında Kars’a gönderilmeleri için, editörlere gururlandırıcı dil dökmeyi de beceren annem ve babam, son yıl beni de Kars Kitap Pazarı’na götürdüler.
"Onlara göre artık benim de kitap seçme zamanım gelmişti.
"Böylece kendi kitaplığımı kuracaktım.
"Yeni yürümeye başladığım ilk gün, omuzuma geçirilen dışı saf ipek, içi keten, kenevir liflerinden yapılmış bezle sarılı kitap torbamı bu kez boynumdan geçirip, yandan kalçamın üstüne yerleştirdim.
“Bunun içine, artık bir kitap koyma zamanı geldi,” dediydi annem. Tökezlenmeden yürüyebiliyordum tek başıma o günlerde. Kars Pazarı’nda nasıl bir kitap seçeceğim merak konusu olmuştu.
"Bütün bu bölgenin içinden İpek Yolu’nun geçmesi nedeniyle hatta Asya ile Avrupa arasındaki en büyük kitap pazarının, Kars Platosu’nda kurulduğunu da o gün öğrendim.
"O gün bir şey daha öğrendim, annem ve babam ellerimden tutmuş caddede yürüyorlardı. Ahalinin bize olan saygısını da o gün gördüm.
"Dışarıya çıkmaya pek fazla zamanları olmayan bu iki insan, gururla yaşadıkları Kars kenti insanlarına ve dünyanın her yönünden gelen editörlere geleceğin editörü olarak beni de göstermek istiyorlardı." (SÜRECEK)
Elyazmaları, Tekin SonMez, Kars Platosu Öyküleri, NİS Media Ya, ilk bası 2004, İst.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder