17 Ocak 2011 Pazartesi

Kitap giz vermeye başlar başlamaz, çocuk/insan kendisine bir sırdaş bulmuş olur... Sayın Şeref Özsoy ile söyleşinin 2. bölümü; Yirmi altıncı yazı

Yaşamı, kitap ile bir noktaya getirmek de var bu işin başında. İşin başında diyorum, çünkü görünen köy klavuz istemez, diye bir atasözü de var Türkçe’de.

Yan yana gelen harfler ve simgelerle yola çıkar her kitap, dedim. Şöyle ki, o yanyana gelen simgeler, gizlerini vermeye başlar başlamaz, o kişinin yaşamı kitapla başlar ve kitapla sona erer. Bu nedenle ‘yaşamı, kitap ile bir noktaya getirmek de var bu işin başında’dedim.

Kitap giz vermeye başlar başlamaz, çocuk/insan kendisine bir sırdaş bulmuş olur. Anneden, babadan ve yakınlardaki insanlardan daha yakın, daha sırdaş bir ilişki başlar çocuk insan ile kitap arasında. Her kitap kendi yolunda gitse, çocuk insan, o kitap sayfalarıyla yola çıkmış olur bir kez.

Değerli İzleyici,

Sonra yol ayrılabilir. Olsun! Bu kez bir kitaptan ötekine geçer çocuk/insan ve çocukluktan çıkar. İnsan erken yıllarda kitap kulvarına girerse, o kişi o yolun yolcusu olur.

Kitaplarla farklı ilişki kuranlardan, kendi tanımı ile “..hayatını biraz daha kitaba ve yaşamını bu noktaya getiren..” Şeref Özsoy ile söyleşinin 2. bölümü izliyoruz.

Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, Stockholm, 17 Ocak 2011.T: Şeref Bey, kaç kardeşsiniz?
Ş: Üç kardeşiz ve en küçükleriyim.
T: Onlarda kitapla böyle bir ilgi, ilişki var mı?
Ş: Okurlar, okurlar mutlaka çok fazla ama onlar benim gibi hayatlarını kitaba ve yaşamlarını bu noktaya getirmediler.
T: Babanızda annenizde, amca, dayı.. kitap merakı var mı?
Ş: Yok! Yok! Sülalede neredeyse yok...
T: Şeref Bey ortaokul nerelerde, hangi okullarıdan geçtiniz?
Ş: Hepsi burda, İstanbul’da Marmara Üniversitesi, 97’den beri de bu işi yapıyorum.
T: 1997’den beri, dediniz. Ben de baba mesleği mi diyeceğim!
Ş: Yok! Yok ben, kendi keyfim! daha çok çocukluğumda bana getirilen nerdeyse tek hediye kitaptı.
T: Kitaplar içindesiniz.. size verdikleri nedir?
Ş: Yaşadığım her mekan böyle benim. Bu alan çok rahat ettiğim bir alan, şiir evine bir dahaki İstanbul’a gelişinizde şiir evinde ağırlarım sizi. Orda binlerce kitabımız var. Şu an kapalı, hani tadilat yapılacak, işte yetiştirilebilirse o şiir kütüphanesi şekillendirilecek filan. Bir dahaki geldiğinizde beklerim. Keza işte evimde de, tuvaletimde bile okunmayı bekleyen kitaplar ya da hani.. her yan dolu yine, raflar...
T: Kitap değil etkileyen kütüp, dediniz. Hangi türler?
Ş: İşte, hiç beğenmeyeceğim bir şairin şiir kitabı bile, bende yoksa alıp biriktiriyorum. Birkaç şiirine bakıyorum ama, ah çok kötü kitapmış bu lanet olsun diyebiliyorum ama, o yine kütüphanemdeki yerini alıyor ve asıl işte şiir kütüphanesi de bu şekilde oluştu.
T: Şiir dediniz. Aranacak olursa, kimler var ?
Ş: İşte Özdemir Asaf var, Nazım Hikmet var, Halim Şefik var, Hurşit Orhun var, Salah Birsel var, belki ismini duyamayacağınız iki tane Ermeni şair var.
T: Ermenilar de Türkçe mi yazıyorlar?
Ş: Türkçe yazmışlar, Cançukyan’la Kalutsyan. Bunlar, Orhan Veli Melih Cevdet, Oktay Rıfat "Garip" kitabını çıkarttıkları 1941 senesinde bu iki şair de bir araya gelip Balkız diye bir şiir kitabı çıkarmışlar. Aynı mantalitedeki aynı tür rahat okunan o keyifli Türkçedeki şiirler onlar da. İşte kütüphanenin en önemli eserlerinden biri de o kitap.
T: Farklı bir yere giderken, kitabın geleceği var mı?
Ş: Şimdi teknolojinin geleceği var mı diye.. teknoloji gelişiyor, hani kitapta da kütüp olarak devamlı artıyor sayımız. Hani bunun için teknolojinin geleceği çok açık, çok şeyler olacak edecek falan. Hatta belki kitap hani e-book tarzındaki dönüşümler, farklı okumalar vesaireler falan çıkacaktır ama kitabın geleceği hep kitap olarak devam edecek bence.(Sürecek)

19 Agustos 2010, Beyoğlu, Büyükparmakkapı
Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder