1 Mayıs 2010 Cumartesi

Sahaf - Kitap arkeolojisi; ölüme terk edilmiş kitapları kurtaran kitapçılar, Sayın Önder Durmuş ile söyleşi; on birinci yazı

Kitaplarla ilgili öyküler kulaktan kulağa işlenir. Anadolu, Trakya basılı eserler için okyanus oldu ilk çağlarda. Bu topraklara elyazmaları anayurdu denilirse şaşırmayın. Pagan evrelerde de basılı eserler çok değerliydi.

Kapadokya mistik anlatılar için günün teknikleriyle yazılım yurdu olurken, Roma gücünü yitiriyordu. Anadolu'da basılı eserlerle yöneticiler arasında yüzlerce yıl çekişme oldu ve ele geçenlerin çoğu yakıldı. Yapıt yazar arasındaki simetrik ilişki ne demekse yapıt yönetici arasındaki asimetrik ilişki de o demektir. Anadolu yakılmış kitaplar mezarlığıdır bu toprakları yönetenlerin güçlerini kökleştirme ve egemenliklerini ayakta tutma uğruna. Evet!

Roma İmparatorluğu da son evreleriyle bu konuda doruk yaptı Anadolu'da. Unutmayalım ki Anadolu yeryüzünün ilk en büyük İmparatorluğu olan Roma'ya evsahipliği yaptı.

Değerli İzleyici,

Ölüme terk edildiklere sırada kurtarılmış kitaplar vardır. Bunların arasındayız. Birkaç sayı eksiği ile Yansıma Dergisi takımını satın aldığım yerdeyim. Otuz iki yıl önce mesleğe başlayan Malatya 1956 doğumlu Önder Bey karşımızda.
Sevgi, İçtenlik...

Tekin SonMez, 1 Mayıs 2010SORU; Sayın Önder Durmuş neden kitap ve neden böyle ölüme terkedilmiş kitapları kurtarmak uğruna kendinizi harcadınız? Kaç yaşındaydınız elinize ilk kitap değdiğinde?
YANIT; İlk ve orta okulu Pötürge’de, Liseyi Malatya’da okudum. Kitap okuma sevgim üçüncü sınıfta Pötürge’de, başladı diyebilirim. Böyle eski kitaplar alır okurdum, mesela çizgi roman, herkesin hayatında çizgi roman vardır, ya da tarihi romanlar çocukluğumda çoğunu okumuşumdur.

SORU; Önder Bey, sahaflık nedir size göre? yani pek çok insan sahaflığa dışarından bakınca işin derinliğini anlamıyor, siz bize bunun derinliğini gösterir misiniz?
YANIT; sahaf böyle zor bulunan .. yani aslında eski olan, kıymet ifade eden her şeyi bilmek ve onu yani nesli tükenen kitabı bulup ortaya çıkartmak.. ve bu bir meslek.

SORU; Arkeoloji gibi bir durum mu çıkıyor ortaya?
YANIT; Öyle bir şey galiba. Evet yani kitap üzerine şöyle bir şey, ben o kitaplar, mesela ne kadar değerlidir ancak onu hissedebiliyorsun, ancak aldıktan sonra bir araştırma yapıp bunun kıymeti şu kadardır, bir araştırmadan sonra isabet ediyor, ama şöyle, başta şunu belirtmek istiyorum, benim böyle köklü bir edebiyat tarih veya diğer konuda pek öyle esaslı bir bilgim yok, yakın dönem kitaplarda bilhassa mezun olduğum okuldan dolayı teknik konulu kitaplara hakimiyetim var, çocuk kitaplarına hakimiyetim var. Osmanlı dönemi ayrı bir dal, ayrı bir ilim evet yani o farklı bir şey. Ben daha çok Cumhuriyet dönemini bilirim.

SORU; Cumhuriyet dönemi ve daha çok fen kitapları mı?
YANIT; Evet! Biraz öyle! Edebiyat ikinci planda kalıyor.

SORU; Önder Bey Bize elinizde olanlardan bir kitap önerin deyin ki Tekin bey bu kitap bir definedir. Edebiyat olsun!.
YANIT; Evet! Edebiyat olsun! Refik Halit Karay’ın Yezidin Kızı, ilk baskısı başka bir adla Halep’te olmuş.

SORU;Bir meslek olarak bu sahaflık devam edecek mi?

YANIT; Biraz karamsarım ben. Çünkü gelişen teknoloji kağıt üzerine yazmayı ortadan kaldırabilir. Belki kitaplar farklı bir kayıtta olacak. Çünkü internet ve bilgisayar ortamında hemen kopyalayıp yapıştırıp hemen önüne alabiliyorsun. Ne olabilir eski kitaplar? Antika mobilya gibi sergilenebilir, insanlar gelip seyredebilir ama okumazlar.

SORU; Kitap severlere son mesajınız ne olabilir?
YANIT;Son sözüm, eski kitaplara hassas olmak lazım! Çünkü bir kitap çok zor zahmetli bir uğraştan sonra yazılabiliyor, elimize aldığımız bir kitabı bir yazarınn ne zahmetlerle ortaya koyduğunu, ne anlatmak istediğini, ne olduğunu o devre giderek hatırasıyla birlikte kitabı ele almak ve izlemek lazım. Yeni kuşağa bu mesajım olabilir.

SORU; Kırk yıl sonra Yansıma buradaydı! Nasıl geldiler?
YANIT; Ben dergilere de hassasım, dergi de toplarım, öyle isabet birkaç defa topluca aldım, hepsini birleştirdim hazır hale getirdikten kısa süre sonra da asıl size ulaşması da beni çok sevindirdi. Dergiyle ilgili bir başka hatıram daha var sahaflar çarşısında Beyazıt’ta Sabri Bey diye bir büyüğümüz vardı, her pazar sabahı gelir yeni dergi var mı diye sorardı. Bir gün üç tane dergi getirmiştim. İkisini aldı. Yıllarca takip ettiği bir seri dergiyi iki sayı tamamladı. Onun o anki halini, sevincini hiç unutamam. Önce bir kızardı, sevindi, bir ağlamadığı kaldı. Bunlar hep güzel hatıralar.

Aralık 2009, İstanbul, Beyoğlu, Galatasaray.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder