30 Nisan 2010 Cuma

Elyazmaları bölüm IV, öykü, İnsanlar değiştikçe, kitaplar değişir.. kitaplar değiştikçe insanlar; Onuncu yazı


'Kuraklık geldiği zaman, pekçok kitap, göçmen kuşlar gibi daha uygun hayat koşullarının olduğu yerlere gider ve kitap kolonilerini orada kurarlar, diye bir tümceyi okuduğumda, ergenlik yaşıma basmıştım.

'Uygun iklimlerde yeni kurulan kitap kolonileri için Avrupa topraklarına giden kitapların, bir süre sonra geriye dönmediklerini de duydum. İklimler, insanlar ve kitaplar arasındaki bağıntıyı daha sonra öğrendim.'

Değerli İzleyici,

Kitabın tansık olduğu söylendi! Erken, çok erken tarih öncesi yüzyıllarda insan daha nesnel arayışlarla kendine döndü. İnsanın kendine dönüşü yazma eylemi ile başlar. Kitap bu çağlarda, bu nedenle tansık olarak algı dagarına girdi. Kitap neden korkutur insanları? Kitap nasıl mutlu eder insanları? Tansık olma biraz da bu mudur? Bir yanı korku bir yanı mutluluk veren duyum nedir?

Yazmayarak kendinden kaçan insanla, yazarak kendisine dönme uğraşısı arasında sürdü tüm çekişme. Kitap ile yirmi dört saat yüz yüze el ele yaşayan insanlar var. Korku çağları boyunca kitap varlıksal gücünü bu insana verebildi. Bu nasıl oldu? Bu şöyle oldu; Kitabı nesnel bir zenginlik odağı gibi algı dağarında taşıyan insan ortaya çıktı.

Teknolojik yıkım tehditi karşısında o insan bugün yine var. Yazmanın yeni yollarını arayan da o. Şimdi 'Elyazmaları' adlı öykümüze dönelim ve bıraktığımız yerden izleyelim.
Sevgi, İçtenlik...

Tekin SonMez, 30 Nisan 10'O yıl bir sabah annem/babam oda eşiklerinden içeriye adım atarak başlattıkları gezintiden öncekuraklık haberi geldi.

'Annem ve babam oldukları yerde mıhlanır gibi durakaldılar.

'Hiç unutmuyorum! Bana, “aslan oğlum, sen gücün yettiği kadar odanın eşiği önüne yaklaş ve içeriye gir bir adım at ve onlara, günaydın de. Senin sesini ve senin ayak seslerini işitsinler senin insan kokunu alsınlar, ve ‘insanlar biz kitapları terk etmedi,’ desinler birbirlerine.

'Hadi aslan oğlum! Göreyim seni,” dedi annem ve kıçıma bir şaplak attı. Ben, seğirtmeye başlamıştım ki, babam arkamdan: “Kaç tane odanın eşiğinden içeriye girersen, o odaların hükümdarı sen olacaksın,” dedi.

'Ardından annem, “biz, kuraklık üzerine çıkan havadisleri öğrenip koşarak geriye döneceğiz,” dedi.

'Ben durmadan koşuyordum ve bir oda ile eşik arasında atlamak için bocaladığım zaman, sanki birileri beni alıp içeriye hoplatıyordu. Bu kez ben, geriye dönüp uzun bir koridora çıkıyor ve bir sonraki oda ile eşik arasındaki yerde duruyordum ve birileri beni içeriye hop bırakıyordu.

'Bu, acaba, kitaplardan yayılan enerji olmasındı, diye daha sonraları düşünmeye başladım.

'Kaç odayı bu şekilde dolaştığımı bugün de bilmiyorum. Annem ve babam kanter içinde geriye döndükleri zaman, odaların pek çoğu henüz sabah uyanma törenini yaşamamıştı ve bu nedenle her ikisi de sinirliydi.

'Hızla öteki koridorlara daldılar ve böylece kitaplarla döşeli evimiz bir yıkımım kıyısından döndü. Kitaplardan fire verme konusunda annem ve babam o gün kuşkulu, tasalı konuştuydular. Kuraklık ise söylendiği kadar değildi.

'Kitaplar kuraklıktan hoşlanmazlarmış...

'Kuraklık geldiği zaman, pekçok kitap, göçmen kuşlar gibi daha uygun hayat koşullarının olduğu yerlere gider ve kitap kolonilerini orada kurarlar, diye bir tümceyi okuduğumda, ergenlik yaşıma basmıştım.

'Uygun iklimlerde yeni kurulan kitap kolonileri için Avrupa topraklarına giden kitapların, bir süre sonra geriye dönmediklerini de duydum. İklimler, insanlar ve kitaplar arasındaki bağıntıyı daha sonra öğrendim.

'O yıl annem ve babam, erken giden kışın ardı sıra açılan kitap pazarından çok yüklü kitaplar aldılar. Bunların büyük bir bölümü Doğu’dan geldi.

'Beş yıl önce ısmarlanan elyazmaları ve bir bölümü taşbaskı olduğu için her ikisi de çok heyecanlıydı. Hangi dilde yazıldıklarını sorsanız söyleyemem. Dünyanın ilk dilleri, ilk alfabeleri neyse onlar da o dillerle yazılmış olmalılar.'

Elyazmaları, Tekin SonMez, Kars Platosu Öyküleri, NİS Media Ya, ilk bası 2004, İst.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder