14 Eylül 2011 Çarşamba

Deniz Harp Okulu mezunu olarak, 1773’te kurulduğu söylenen Deniz Harp Okulu’nun ilk hocasının ders kitabı elime geçince.Turgay Bey söyleşi: 54. yayın.

Kitap, sahaf konusu dallandı budaklandı ve denizler konusunda basılmış kitaplar konusu ile burada keşif masasına geldi.

Sırasında ders kitabı olabilir tarih belgeleri de sahaf alanına girer. Deniz konusu olduğu gibi, savaş gereçleri basılmış, madalya, kılıç, vuruşma öyküleri olan kitaplar da var. Sövalyelerin yaşamlarını konu alan serüven romanları da budur. Pardayanları unutacak mıyız? Reşat Ekrem Koçu'nun deniz kahramanlık romanlarını yok mu sayacağız?

Savaş günceleri de, o cehennem ateşinin arkaplanını verir. Geçmişten gelir ve günün insanına, meraklısına sunulur. Kitap severlerin hemen tümü de roman, şiir tiryakileri olmaz.

Değerli İzleyici,

“1773’te kurulduğu söylenen Deniz Harp Okulu’nun ilk hocasının ders kitabı, elime geçince koşmaya başladım. Evet.. niye koştum.. nereye koştum.. ben de bilmiyorum,” diyen, Deniz Harp Okulu mezunu, bir dönem Deniz Subayı olarak da görev yapan Turgay Bey Söyleşi sürüyor.
Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez, 14 Eylül 2011, Pera, Beyoğlu-Nasıl bir duygu bu Turgay Bey?
-Evet. Ben, Deniz Harp Okulu mezunu olarak, Deniz Harp Okulu’nun 1773’te kurulduğu söylenen Deniz Harp Okulu’nun ilk hocasının ilk on öğrenci için yazdığı ders kitabı elime geçince, çok büyük tabii heyecan ve aslında.. daha fazla nereye ulaşılabilir ki sorusuyla da karşılaşma.. o noktaya geldim.. Tabii, yani koşabildiğim yere kadar da koştum.

-Ağladın mı o sırada? Kitap, kitap ne oldu?
-Ağlamadım ama çok heyecanlandım. Bir arkadaşım vardı ve niye koşuyorsun diye arkamdan devamlı bağırıyordu. Evet bu kitabı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na hediye ettim.

-Kimdi o zaman Deniz Kuvvetleri Komutanı?
-Donanma Komutanı Özden Örnek’ti. Evet, ve bunun mutlaka Deniz Harp Okulu’nda bulunmasını istedim. Şu an onun resmini de verebilirim. Ve Deniz Harp Okulu müzesinde camekan içerisinde bu eser duruyor şu anda.

-Kimin üzerinden gittiği de yazılı mı?
Evet! T. Erol’un hediyesidir diye belgeyle orada duruyor.

-Çok güzel. Onun kopyelerini aldın mı?
-Almadım.

-Tekrar okumak, neler olduğunu anlamak...gerekmez mi?
-Teknik bilgi, ama ordaki çocuklar bu tarz çalışma yaptılar, tercüme yapmaya çalıştılar, teknik bilgi, o yüzden.. onun mevcudiyetinin önemi var. Ordaki öğrenciler.. dünkü okul olmadığını, bir geçmişe sahip olduğunu hissedebilsinler diye orda olmasını istedim.

-Geçmişe sahip olduğunu hissetmeleri.. yüksek bir duygu...
-Evet, tabii. Yani aristokrat bir yapı içerisinde olduğu... Modern anlamdaki Osmanlı’daki, en eski üniversitedir Deniz Harp Okulu. Daha sonra işte 2000 senesinde bu, şu anki kitabevimize geçtik. Ve bu arada da yayınlar yapmaya başladık. Yayınları da nasıl yapıyoruz? Denizcilikle ilgili ihtiayaç olabilecek, teknik, tarihi ihtiyaç hissedebileceğimiz, yok dediğimiz eserleri üretmeye çalıştık.

-Bu kez bu çalışma başladı. Neden?
-Mecburduk, çünkü, söylemesi ayıp o gün satacak kitap bile yoktu. 96’da 97’de, denizcilikle ilgili, bir amatör denizcinin yelken öğrenmesi için bile bir kitap yoktu. 60’lı yıllarda yayınlanmış bir kitabı fotokopi yapıp veriyorduk. Pupa Yelken, Sadun Boro’nun Pupa Yelken kitabı 70’li yıllarda yayınlanmış fakat piyasada yoktu. Onları tekrar yayınladık. Şu anda da birçok eser var bizde, 60’ın üzerinde. Yayınladık. Ayrıca geçen sene ‘İstanbul Haritaları’ üzerine bir kitap yayınladım, Sedat Simavi ödülü aldım.

-Çok güzel! Sedat Simavi ödülü aldınız. Kutlarım...
-Evet. Çok güzel bir kitaptı. Şimdi de bir iki tane daha projemiz var. Siz geldiğinizde onları inceliyorduk.

-Böylece ufuk ve projeler masa üstünde genişledi, büyüdü. Küçük bir şeyle başlamak, sadece biriktirmeyle yola çıkmak ve Türkiye’nin bir eksikliğini görmek. Bu kitapların içinde gezi günlükleri, seyahatler, daha önce buralara gelip gitmiş yabancıların gezi yazıları da çevirileri de var mı?

-Tabii denizcilik aslında beynelmilel bir konu, sadece Türkiye’ye özgü değil. Ama, biliyorsunuz ilk dünyayı gezen Türk yelkenli Sadun Boro’nun Pupa Yelken isimli kitabı vardı. Bu faaliyetler sonucunda beş kitap daha yayınladı. Diğer seyahatlerini de yazıya döktü.
(Sürecek)

Söyleşi: 26 Ağustos 2011, İstanbul, Beyoğlu
Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder