Yaklaşık yirmi ay önce başlayan blog yayınlarımız Denizler Kitabevi ile sona yaklaşıyor. Elimizde üç yüz sayfalık bir kitap var şimdi. Bu blog çalışmaları kitap insan konusunu öne alarak
yola çıktı. Belgeler oluştu.
Yol giderek yokuş yukarı çıkınca biz de Denizler Kitabevi ile denizlere açıldık. ‘..yokuş yukarı,’ bu ne demek? Bu bir nükte! Sonuç olarak kitap konusu konuşuldu. Denizler konusunda ve Türkiye’de, Türkçe basılmış eski kitapların elde edilmesine bir ömür adamış Turgay Erol söyleşisinin üçüncü bölümünü izliyoruz.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez, 12 Eylül 2011, Pera, Beyoğlu-Tekrar denize çıkmak ve denize açılmak, Turgay Bey.. o sırada bir kitabevi açıldı değil mi, ona ne oldu?
-Evet, ama sadece almak içindi, Tekin Bey, satış yapmak üzere değildi. Evet! Kitabevini açmamızın sebebi aslında, insanlar kitaplar getirsin de ben kitap alayım diye açmıştım.
-Bu da müthiş bir duygu. Bu da tabii ki bir belgecilik oluyor İstanbul’da gelmiş geçmiş denizci kitaplarını toplamak.. tıpkı pul gibi peçete, sıgara paketi gibi toplamak.. değil mi bu konuda bir birikim sağlamak için...
-Bu ruh hastalığı aslında ama onu ayrıca konuşabiliriz tabii. İlk.. yani projem her zaman başka bir iş yapıp sadece kitapları kendim için toplamaktı. Yani kitabevini açmamızın sebebi kitap almak içindi, satmak için değildi. Evet, daha sonra, 96 senesinde, denizden döndükten sonra, kitaplarımın ben yokken çoğalamadığını gördüm.
-Bu biriktirmeler, ‘başkaları için değil, kendim içindi’ dedin. Kitaplarla mistik bir ilişki. Turgay Bey bu nasıl oldu?
-Bu noktada kararımı verdim ki kitabevini daha ciddi boyutlara ulaştıralım, sonra denize çıkmayı bıraktım.
-Denize açılınca kim baktı kitabevine, kitap toplama sürdü mü? İki buçuk yıl denizlerde seyrü sefer, bu gerekli miydi?
-Hayır, hayır eş, kardeş değil. Başka bir arkadaşım baktı. Evet, daha öncesinde de yapıyordum 89’dan itibaren denizdeydim. Fakat 93 senesinde resmi olarak kitabevimiz kuruldu. Dükkanı açtıktan sonra yani 93 senesinde...
-Denizler kitabevi 93’te kuruldu.. ve bundan sonra iki buçuk yıl yine, denizler ve kaptanlık diyelim. Böyle mi? 95-96’larda geri karaya dönüş... Ve bir daha denize açılmak yok!-Evet.
-Peki, neydi.. yani, dediğin gibi ilkin 'kendim için kitapları toplamaya başladım,' dedin. Şimdi yine kendin için mi?
-Hayır! Şimdi toplayacak kitap kalmadı. Denizcilikle ilgili yeni ilginç heyecan verici, yeni eserler çıkmıyor Türkiye’de.
-Peki eski eserleri toplamadın mı Turgay Bey?
-Topladım...
-Topladın, hangi dillerde bunlar?
-Genelde Osmanlıca. Türkiye’de yayınlanmış olarak yeni bir ilginç kitap yok yani.
-O zaman ben şunu algılıyorum, Turgay Bey, Osmanlıca dahil, burada yazılmış kitapları toplama fikri var, ya da vardı...
-Evet, o zaman o şekildeydi.
-Dünyanın öteki dilleriyle yazılmış denizcilik kitapları değil.
-Hayır, yok, hayır.
-Türkiye’de, Osmanlı’dan önceki, Venedik, Cenevizliler falan yok mu? Papirüsler elyazmaları falan.. yok mu?
-Hayır hayır, onlar... Basılmış eser yok. Matbaa yok.
-Peki, haritalar da var mıydı bu işin içinde?
-Haritalar pek fazla.. deniz haritası vardı tabii. Elbette, şimdi zaten.. konu genişliyor...
(Sürecek)
Söyleşi: 26 Ağustos 2011, İstanbul, Beyoğlu
Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder