23 Ağustos 2011 Salı

Osmanlı Sarayı’na kitap satan bir Otto Keil ve başlayan Tarih ve Patriarchia, Noumidis ailesi ve Uğur Güracar.. söyleşi sürüyor: 47.yayın

Miltiadis Nomidis'in kızı olan Talya Nomidis'in dükkanı bir mücevher kutusudur. Uğur Bey'in kendi betimiyle :'Uğur Güracar o tarihte henüz bir üniversite öğrencisidir Büyük bir heyecanla bu asırlık dükkanı olanca dağınıklık ve karmaşasıyla ama muhteşem tarihi geçmişiyle devralır.'

Yıl 1984, Talya Nomidis seksen küsur yaşındadır.

Değerli İzleyici,

Bir tarih labirentine girdiniz mi, oradan nasıl çıkacağınızı düşünmeye başlayın ilk. Daha bu efsanenin kapısından içeri girmeden önce, oradan nasıl çıkacağınızı düşünün. Şimdi herkesin düşeş atacağı bir parantez açalım! Önümüzde bir tarih var. Konuyu daraltalım. Tarih tarih de nedir sınırları?

İnsanlar mı, insan mı? Roma İmparatorluğu, dedik. Böyle kocaman devasa bir konuyu burada kaldırmak olanaklı mı?

Dar bir alana sıkışmadan tarih olacak. Beyoğlu, Galata yine de büyük bir alan. Fakat sahaf ve kitap diye yola çıktık.

Şimdi bu labirentten yokuş aşağı olmasa da, yokuş yukarı ağır ağır çıkacağız ve Tünel'de bir yol bulup gün ışığına kavuşacağız. Belki de bilmiyorsunuz! Tünel Geçiti diye bilinen yerdeki dükkanların altında geçitler var. Hacer Hanım'ın dükkanları var. Kohen Kitabevi var.

Buralardan bir yerden, sıkış sıkış olmasa bile uygun bir yerden dışarı çıkalım. Hemen üç adım ötede Uğur Bey'in asırlık çınar gibi kültür evi duruyor. Dün yarım kalan söyleşiyi orada bir yöne doğru tarihe doğru kaydıralım.
Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez, 23 Ağustos 2011, Pera, BeyoğluTalya Nomidis Kaç yaşındaydı o zaman Uğur Bey?
1984, Talya 80 küsur yaşında. 1956 doğumluyum gerisini hesap edin. Çok hoş bir insandı. Aristokrat bir rum hanımdı. Hiç evlenmemişti. O da babasından almış, babası bir başka Rumdan. Dükkanın hikayesi aslında çok enteresan.

Uğur Bey, sizin ağzınızdan, bu canlı tarihin canlı bir betimini alalım... Geçen yüzyılın başlarındayız... Evet!
1900’lerin başında Tünel civarında Otto Keil diye Alman ya Avusturya asıllı bir adamın adını taşıyan bir kitapçı var. Bu kitabevi o dönem İstanbul’un, belki bütün Osmanlı’nın en önemli kitabevi, çünkü Osmanlı Sarayı’na kitap satan bir kitabevi. Hatta antetli kağıdın üstünde yazıyor. İşte; Hazreti Şehriyarinin Kitapçısı Otto Keil ya altında da işte Sir de la Meajeste de Sultan falan bu, günümüzde mesela İngiltere’de yaşayan böyle majestelerinin işte şarapçısı, majestelerinin, yani o bir kalite belgesidir. Saraya bakabilen hizmettir.

Uğur Bey, bu tarih İstanbul sahaflık tarihi, açalım mı...
Evet! Abdülhamit zamanı Osmanlı Sarayı’na kitap satan bir adam Otto Keil. Otto Keil’ı kuran, kurucu ortaklarından bir tanesi ki soyadı A. Plathner. Adolf olabilir, bilemiyorum, o 1920’lerde burayı bu dükkanı kuruyor. Bakın şu fotoğraf 1920'lerden kalan bu fotoğrafta da eski türkce tabelasında “Enva'ı Alaman Te'lifat ve Harita Kitaphanesi” yazmaktadır.

Uğur Bey burada geçen yüz yılın başlarına varan bir tarih var. Evet! Fakat Uğur Güracar'ı çarpan bir şey de var, nedir?
Bildiğim kadarıyla fiilen 1920’lerde kurulan fakat geleneği 1900’lerin başına, yani 100 yıl öncesine dayanan çok enteresan bir olgu burası esasında. Bu beni çok cezbetti hayatım boyunca ben burda türbedar gibi burayı bekledim.

İnsanı cezbeden ve bir türbedar gibi beklenen yer, burası bugün Librairie de Pera. Galip Dede Caddesi 8 numarada Uğur Güracar’ın yönetiminde sahaf kitapcı dükkanı. O zaman Galata Mevlevihanesinin bulunduğu cadde olması nedeniyle ‘Tekke Caddesi’ diye anılır. Eski adreste ‘Tekke Djaddessi 426’ yazılıyor. Fakat iş orada kalmıyor.Tarihin de bir ayıklaması var! Sonra ne olur, kim gider kim gelir Uğur Bey?

Sonra, Patriarchia diye bir rum aileye geçiyor, Patriarchia
döneminde romantik şiirler yazan enteresan bir adam, onunla iligli çok bilgim yok ama kitapları var bende, Atina’da basılmış, çünkü burdan çıkıyor Atina’ya gidiyor.

Otto Keil’in kurucu ortaklarından biri Plathner. Sonra, Patriarchia, yıl 1930 mu?

Bir on sene sonra Patriarchia 30’a kadar, evet 1940’da Nomidis’in burayı aldığını biliyorum Vakıflardan verilmiş olan kontratı bende.

Tarih ayıklaması dedim! Sahaflık tarihi işte Bay Miltiyadis de Atina’ya mı yolcu?
Hayır! Miltiyadis ölüyor, öldükten sonra oğlu Constantin var, o devam ediyor. O sıtmadan mı bir hastalıktan ölüyor, sonra kızı Talya, ondan sonra da bendeniz...

İşte tarih! Uğur Bey burayı müze yapmayı düşünür mü?
Başka bir parantez bu Tekin Bey, şimdi burası Vakıfların idaresinde bu bina. Burada rantlar yükseldi, burası İstanbul’un Soho semti gibi oldu, böyle New York’da Londra’da Soho vardır böyle, onun gibi bu rantt ortaya çıktı ve beni burdan çıkartmaya uğraşıyorlar.
Sürecek...

Söyleşi: 12 Ağustos 2011, İstanbul, Beyoğlu
Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder